Başarılı aktör ve yapımcı George Clooney‘nin yönetmenliğini üstlendiği Hazine Avcıları, İkinci Dünya Savaşı döneminde geçiyor. Gerçek bir hikâyeden beyazperdeye uyarlanan filmde, bir grup tarihçi ve sanat uzmanın bir araya gelmesiyle oluşan ekip, Naziler tarafından ele geçirilen ve heran yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan önemli sanat eserlerini kurtarmaya çalışıyor. Filmin başrollerini ise George Clooney, Matt Damon, Bill Murray, John Goodman, Jean Dujardin, Bob Balaban, Hugh Bonneville ve Cate Blanchett paylaşıyor.
Tarihteki en muhteşem hazine avı hikâyelerinden birine dayanan Hazine Avcıları/Monuments Men dramatik öğeler de barındıran aksiyon dozu yüksek bir film. Müze yöneticileri, mimarlar ve sanat tarihçileri gibi alanlardan gelmiş askerlikle hiç alakası olmayan yedi sanat aşığı insanın Nazi hırsızlardan dünyaya mal olmuş sanatsal başyapıtları kurtarma ve asıl sahiplerine iletme hikâyelerini anlatıyor. Bu eserler düşman hattının arkasında bir yerlerde saklanırken, bu insanlar amaçlarına ulaşabilecek mi? 1000 yıllık kültürel birikiminin yok edilmesini durdurabilmek için, Hazine Avcıları zamana karşı bir yarışın içinde olduklarını anlayınca, insanoğlunun ortak mirasını korumak için canlarını tehlikeye atmaktan çekinmeyeceklerdir.
“Hazine Avcılarının asıl hikâyesini günümüzde çok az insan biliyor,” diyor bu nefes kesici macera için tekrar yönetmen koltuğuna geçen George Clooney ve ekliyor “Sanatçılar, Sanat tüccarları, mimarlar bu insanlar savaşa alınma ya da gönüllü olma gibi düşünceleri olmayan insanlardı. Bu maceraya atıldılar, çünkü kültürün yok edilebileceğini düşünüyorlardı. Eğer başarısız olurlarsa, bu 6 milyon sanat eserinin harap edileceği anlamına gelecekti. Bunun olmasına asla izin veremezlerdi ve hakikaten de izin vermediler.”
2. Dünya Savaşı filmi yapmak, Clooney ve filmin ortak yapımcısı Grant Heslov için hayli çekiciydi. “The Great Escape (Büyük Firar), The Dirty Dozen (12 Kahraman Haydut), The Guns of Navarone (Navaron’un Topları), The Bridge on the River Kwai (Kwai Köprüsü”) filmlerinde göz alıcı bir çekicilik var,” diyor Clooney ve ekliyor “Bu filmlerde, hikâyeye hayran olduğunuz kadar karakterlere ve oyunculara da hayran olursunuz. Biz de Hazine Avcıları’nı, çağdaş oyuncuları bizim tarzımızla bir araya getiren bir yapım halinde oluşturmaya çalıştık. Aslında bu filmi tam anlamıyla ‘savaş filmi’ olarak düşünmedik, bu bir soygun filmi” diyor Clooney “Sonra ilk gün sete gittik ve herkes askeri teçhizatı giydi, kasklarını taktı.” “Biz alaycı filmler yaptık, ama genelde çok da alaycı insanlar olduğumuz söylenemez,” diyor Clooney ve devam ediyor “bu sefer alaycı olmayan bir film yapmak istedik, dosdoğru, eski moda, sonuca doğru ilerleyen bir film.”
Hikâye için malzeme ararken Heslov yakın zamanda okuduğu Robert M. Edsel ve Bret Witter’in ‘The Monuments Men’ adlı kıtabını Clooney ile paylaştı. Burada kahramanlıkla bezenmiş iyimser bir hikâye fırsatı vardı tehlikelerle dolu yaşanmış bir hikâye.
“
“Bu hikâye diğerlerinden çok farklı bir bakış açısıyla İkinci Dünya Savaşını sunuyor.” diyor paha biçilemeyen sayısız eserin kapalı tutulduğu yerin anahtarını taşıyan Claire Simone rolündeki Cate Blanchett. “Bu adamlar savaştan daha yüksek bir ülkünün tahrikine kapılmış durumda. Dünyanın ihtişamlı müzelerinde çalışan, işlerini hafife aldığımız insanlar böyle bir ekiple ve görevle karşımıza geliyor. Bu neredeyse imkânsız bir görev. Bir yandan da mantıksız: asker olmayan birkaç adam cephede en ön sıraya giderek bir camı, duvarı ya da heykeli kurtarmak için komutanlardan bir binayı bombalamayı durdurmalarını istiyorlar. Tarihi korumak için bu yaptıkları sıra dışı, özverili bir hareket.”
Hazine Avcıları zamanla da yarışıyorlar. Müttefik güçler Berlin’e yaklaştıkça Hitler’in yenilgiyi hazmedememesi iyice belirginleşmektedir. Eğer Almanya’ya o sahip olamayacaksa kimse olamayacaktır. “Eğer ölürsem’ diyor Hitler, her şeyi yıkın! ’ Köprüler, demiryolları, iletişim araçları – bu sanatı da kapsar. Her şeyi!”
Böyle büyük oyuncuların aynı filmde beraber çalışması sancılı olur diye düşünülebilir ama Clooney tam tersi olduğunu söylüyor. “Bütün bu kadro genellikle oynadıkları filmlerde başrol oluyorlar, ama kendileriyle o kadar barışık insanlar ki oynadıkları sahneyi sahiplenme ihtiyacı hissetmiyorlar.” “Ekibin ruhuna tam bir cömertlik havası hâkimdi. Herkes çok istekliydi çünkü birbirlerinin arkadaşlıklarından keyif alıyorlardı.”
George Clooney, önde gelen sanat tarihçisi Frank Stokes rolüyle ekibe liderlik ediyor. “Başta Harvard’ın en eski müzesi olan The Fogg Museum’da sanat restorasyonu yapıyor.” diyor Clooney “Hâlihazırda 1. Dünya Savaşı’nda yer almış ve savaşın nasıl bir yıkım getireceğinin farkında olan Stokes doğuştan lider.” diye özetliyor.
Bill Murray, George Clooney’nin ona ilk defa projeyi anlatmasıyla çok heyecanlanmış. “Çekimlere başlamadan kabaca iki yıl önceydi, duyar duymaz ‘Tanrım, çok harika görünüyor. Bu filmde rol almayı çok isterim!” dedim.” diyor Murray ve ekliyor “Hikâyeye gerçekten bayıldım, 2. Dünya Savaşı’nda çalıntı sanat eserlerini kovalamak… İçinde her şey var. Bir aksiyon filmi, ama aynı zamanda iyi bir amaç uğruna çabalayan iyi adamların macerası. Muhteşem olur diye düşünmüştüm ve oldu.”
Matt Damon (James Granger) ‘ın George Clooney’le birlikte çalıştığı altıncı yapım.
“Bu hikâye hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bu yüzden de ilk duyduğumda gerçek olduğuna çok şaşırdım,” diyor Damon. “Müthiş bir hikâye bu! Sonuçta hepimize, bütün insanlığa ait olanı kurtarmak için sahip oldukları her şeyi riske atıyorlar. Sanat insanlığın ruhu ve dünya üzerinde gerçekleştirdiğimiz en iyi şeydir. Onun mahvedilmesi, geri döndürülemez bir durum olur.
John Goodman, karakterinin evine sıkışıp kalmış ama ellinden gelebilecek her şekilde yardım etmek isteyen insanları temsil ettiğini söylüyor. “Canlandırdığım karakter yaşını almış, yine de elinden geleni yapmaya çalışıyor,” diye belirtiyor Goodman ve ekliyor“Yardım etme şansını bulduğu anda öne atılıyor ve bunu tutkuyla yapıyor.” Goodman’in karakteri, Oscar Ödüllü oyuncu Jean Dujardin’in canlandırdığı Jean Claude Clermont ile eşleşiyor, böylece The Artist’de olduğu gibi Goodman ve Dujardin tekrar bir araya geliyor.
“Ben The Descendants / Senden Bana Kalan ile uğraşırken aynı yıl Jean Akademi Ödülünü kazandı.” diyor Clooney, ve ekliyor “Onu filme almak ve öldürmek istedim. Aslında daha ilk sahnede öldürmeyi teklif ettim fakat Grant biraz beklememiz gerektiğini düşündü, böylece bekledik… Açıkçası Jean, birlikte çalıştığım insanlar arasında favorim. Keşke birbirimizin dilini daha iyi biliyor olsaydık, çünkü onunla daha fazla takılmanın eğlenceli olacağını düşünüyorum eğlenceli ve yetenekli bir adam. Dil sorununa rağmen kişiliğinden bir şey kaybetmiyor. Etkileyici ve dikkat çekici.”
Downton Abbey’nin Hugh Bonneville’i, geçmişinde hatalar yapmış, telafi şansı arayan Donal Jeffries karakterini canlandırıyor. “Donald’ın hayatı boyunca birçok hata yaptığını öğreniyoruz, güvenilmez bir adam. Fakat George’un canlandırdığı karakter ona ilk aşkı olan sanata dönmek için ikinci bir şans veriyor.”
Bob Balaban, Preston Savitz rolünde. “Savitz bilgili bir sanat tarihçisi, bir görsel ilham kaynağı.” Son Hazine Avcısı ise Sam Epstein, Dimitri Leonidas tarafından vücut buluyor. Henüz 19’una girmemiş oyuncu Almanca bildiği ve araç kullanabildiği için gruba alınmış, grubun tek gerçek askeri!
Cate Blanchett ise işgal altındaki Fransa’da kritik öneme sahip Fransız bir kadını canlandırıyor. “Claire Simone, bir zamanlar sanat müzesi olan, fakat o dönemde sanat eserlerinin istiflendiği bir depo olarak kullanılan Jeu De Paume’da bir küratör.” diye açıklıyor Blanchett. “Onun asıl işi gece başlıyor: bütün hareketliliği, neyin nereye götürüldüğünü saplantı derecesinde not ediyor. Hazine Avcıları eserlerin kaybolduğunu biliyor, fakat nereye gittiklerinden habersizler. Bu yüzden Claire’e ihtiyaçları var.”
HAZİNE AVCILARI / MONUMENTS MEN Filmi Fragmanı İzle
Filmin Oyuncuları
GEORGE CLOONEY (Frank Stokes) sayısız Oscar adaylıklarıyla, oyuncu, yazar, yönetmen ve yapımcı olarak, aynı zamanda küresel insani yardım oluşumlarına katkılarıyla ün kazanmıştır. Altın Küre ve Oscar adayı olan Gravity / Yerçekimi filminde Sandra Bullock’la birlikte yer almış, Ben Affleck’le birlikte yapımcılığını üstlendiği Argo filmiyle de Oscar kazanmıştır.
MATT DAMON (James Granger) yakın zamanda yönetmenliğini Neill Blemkamp’in yaptığı Elysium’da rol almıştır. Ayrıca Steven Soderbergh için oynadığı 7. film olan, HBO’nun yapımcılığındaki “Behind the Candelabra” filmi Damon’a Emmy ödülünü ve Altın Küre adaylığını getirdi. Daha önce de Soderbergh’in The Informant! Contagion, Che, Ocean’s Eleven, Ocean’s Twelve ve Ocean’s Thirteen filmlerinde rol almıştır.
BILL MURRAY (Richard Campbell) Murray’e en son en iyi oyuncu dalında Altın Küre adaylığını getiren, Franklin Delano Roosevelt’in ‘Hyde Park on Hudson’ filmindeki rolüdür. Geçen yıl da Wes Anderson ile ‘Moonrise Kingdom’ filminde bir araya gelmiştir. Murray bu yılın mart ayında da Wes Anderson’un Grand Budapest Hotel / Büyük Budapeşte Oteli filminde, Ralph Fiennes ile birlikte izleyiciyle buluşacak.
JOHN GOODMAN (Walter Garfield) Son projeleri arasında 2013 Akademi Ödüllerinde ‘En İyi Film’i alan Ben Affleck’in dram’ı Argo; Robert Zemeckis’in gerilim filmi Flight ve Clint Eastwood’un spor dram filmi Trouble with the Curve bulunmakta. Goodman, Argo, Flight ve Trouble with the Curve filmlerindeki oyunculuğuyla 2013 National Board of Review Spotlight Ödülünü kazanmıştır.
JEAN DUJARDIN (Jean Claude Clermont) The Artist’deki George Valentin rolüyle uluslararası beğeni toplamış, aynı yıl Dujardin diğer ödüllerinin yanında, Altın Küre’de Komedi ve Müzikal dalında en iyi performans ödülü, BAFTA ödülü, bir Screen Actors Guild Ödülü ve Independent Spirit Ödülü’nün de sahibi olmuştur. The Artist’in etkileyici yolculuğu Mayıs 2011’de Cannes Film Festival’inde başlamış; Jean Dujardin, jüri başkanı Robert De Niro’nun elinden En İyi Oyuncu Ödülünü de burada almıştır.
BOB BALABAN (Preston Savitz) En son Wes Anderson’un Moonrise Kingdom filminde; Kristen Wiig ve Annette Bening ile de bir komedi olan ‘Girl Most Likely’ de yer almıştır. Yakında Wes Anderson’un Grand Budapest Hotel / Büyük Budapeşte Oteli’nde isimli filminde ve John Turturro’nun Fading Gigolo filminde yer alacaktır.
HUGH BONEVILLE (Donald Jeffries) Cambridge’de teoloji okumuş bir National Youth Theatre üyesidir. rol aldığı İlk oyun olan Midsummer Night’s Dream/Bir Yaz Gecesi Rüyası’nı 1986’da, Regent’s Park’daki Açık Hava Tiyatrosu’nda oynamıştır. Sonrasında Ulusal Tiyatro ile birkaç sezon geçirmiş, School For Wives, Yerma, Entertaining Strangers ve Juno and the Paycock ile tekrar seyirci karşısına çıkmıştır. Ayrıca The School for Scandal’ da Charles Surface’ı, The Devil’s Disciple’da ise oyuna adını veren rolü oynamıştır.
CATE BLANCHETT (Claire Simone), 2008-2013 yılları arasında Sydney Tiyatrosu’nda yardımcı sanat yönetmeni ve CEO yardımcısı olarak Andrew Upton’ın yanında çalışmıştır. Avustralya Drama Sanatları Ulusal Enstitüsü mezunudur. Ek olarak New South Wales ve Sydney Üniversiteleri tarafından fahri doktoraya layık görülmüştür. Blanchett, Martin Scorsese’nin Howard Hughes biyografisi The Aviator’ndaki Katharine Hepburn canlandırması ile Altın Küre adayı, Akademi Ödülünün, BAFTA ve Screen Actors Guild ödüllerinin de sahibi olmuştur.
KÜNYE
Yönetmen: George Clooney
Oyuncular: GEORGE CLOONEY, MATT DAMON, BILL MURRAY, JOHN GOODMAN, JEAN DUJARDIN, BOB BALABAN HUGH
BONNEVILLE ve CATE BLANCHETT
Senaryo: George Clooney, Grant Heslov
Eser: Robert M. Edsel, Bret Witter
Süre: 118 dk
İthalat: 20th Century Fox
Dağıtım: Tiglon