!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin heyecanla beklenen konuklarından ünlü Fransız yönetmen Léos Carax, düzenlenen bir basın toplantısında son filmi Holy Motors/Kutsal Motorlar’ı anlattı.
14 Şubat’ta başlayan !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin heyecan uyandıran konuklarının başında gelen Léos Carax, biletleri günler öncesinden tükenen son filmi Holy Motors/Kutsal Motorlar’ın Türkiye galası için İstanbul’a geldi. Carax, 15 Şubat’ta Fransız Sarayı’nda düzenlenen basın toplantısında kendisi ve filmleriyle ilgi merak edilen soruları cevapladı. Léos Carax, Pola X’ten bugüne kadar geçen 13 yılı, Kate Moss’la gerçekleşmeyen projelerini, Juliette Binoche yerine neden Kylie Minogue’u seçtiğini ve sinemaya dair hikâyelerini, hayallerini ve kurgularını anlattı.
Film yapmak çok kolay değil
Carax, Kutsal Motorlar’ı çekene kadar geçen 13 yıllık süreci ve hayatında nelerin değiştiğini şu sözlerle anlattı: “Film yapmak çok kolay değil. Son yaptığım iki film arasında 13 sene vardı. Bir önceki filmim Pola X’in çok başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim. Fransa’yı arkamda bırakmak, oradan biraz uzaklaşmak gibi projelerim vardı. Paris’ten ve Fransa’dan sıkıldığım bir dönemdi, sanırım onlar da benden sıkılmışlardı. Londra ve Rusya’da projelerim vardı aslında ama hiçbiri gerçekleşmedi. Ve 3 sene önce film yapmaya karar verdiğimde, ‘Eğer şimdi film yapacaksam Paris’te yapmalıyım’ dedim. Bunu da uygun bir bütçeyle çıkarmalıydım, bu da beni dijital film yapmaya itti.”
“Aklımdaki ilk görüntü limuzindi”
Kutsal Motorlar fikrini başlatan şeyin sadece bir görüntü olduğunu söyleyen Carax; “Aklımdaki ilk görüntü büyük, beyaz bir limuzindi. Bunu ilk, Amerika’da görmüştüm ama Fransa’da genelde Çin mahallesinde insanlar evlenirken bu tarz beyaz limuzinleri kullanırlar. Ve biraz öngörmediğim bir şekilde bunu filme çekmeyi düşündüm” dedi.
“Zor olan, filmden daha akıllı ya da daha aptal olmaya çalışmak”
Carax, Kutsal Motorlar’ın seyirci tarafından nasıl karşılandığı ve algılandığı sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Görmemiş insan sayısı görmüş insan sayısından daha fazla. Görmeye gidenlerin böyle bir deneyime karşı iştahı açık durumda aslında ya da bir şeyi deneyimlemek amacıyla orda bulunuyorlar. Bence film yeterince basit. Mesela, çocuklara gösterme şansı buldum filmi. Çocuklar genelde anladılar benim anlatmak istediklerimi. Zor olan, filmden daha akıllı ya da daha aptal olmaya çalışmak. Çocukların bununla çok sorunu olduğunu söyleyemem ama büyüklerin var. Ama sabırlı olursanız, ilk 21 dakikasına sabredebilirseniz gerisini anlamak kolay olacaktır.”
“Kate Moss’la çalışacaktım”
Carax Kutsal Motorlar’dan önce, 2008’de yönettiği kısa filmi Tokyo!’nun uzun versiyonunu çekmeyi düşündüğünü, bunu da Amerika’da ve Kate Moss’la yapmayı planladığını da anlattı.
Juliette Binoche yerine Kylie Minogue, çünkü…
Carax, Eva Grace (Jean) rolü için neden Juliette Binoche’la değil de Kylie Minogue’la çalıştığını şu sözlerle anlattı: “Aklımda iki sevgilinin yıllar sonra karşılaşması vardı. İlk başta Juliette Binoche’u düşünmüştüm. Yıllar sonra Denis Lavant’la karşılaşacaklardı. Sonradan düşündüm ki kendi sinemama çok fazla gönderme yapmış olacaktım. Benim aklımdaki sahne ise çok fazla konuşacakları bir şeyin olmamasıydı. Geçmişte yaşadıkları acı söz konusuydu. Ve bundan yola çıkarak da kafamda bir şarkı vardı. Şarkının sözlerini ben kendim İngilizce olarak yazdım ama kimin söyleyebileceğini bilmiyordum. Sonra bir arkadaşımın bana Kylie Minogue’dan söz ettiğini hatırladım. Başka bir projede, Londra’daki bir iş için düşünüyordum onu. Kylie’nin ismini biliyordum ama kendisini tanımıyordum, şarkıcı olması dışında. Ondan randevu istedim. Ve bir melek kadar onu saf bulduğum için onunla film yapmaya karar verdim.”
“Sinemaya gitmeyi bıraktım”
Carax, “Bugünün sinemacılarından sizi etkileyen ya da takip ettiğiniz yönetmenler var mı?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Çok fazla film izlemiyorum doğruyu söylemek gerekirse. 16-17 yaşında çok fazla film izliyordum, özellikle Amerika ve Rus sinemasından sessiz filmleri… Hollywood filmleri ve yeni dalgaya çok fazla zaman ayıramıyorum. İkinci filmimi yapmaya başladıktan sonra sinemaya gitmeyi bıraktım diyebilirim. Aslında şu anda ne olduğundan çok da haberdar değilim.”
“Denis’in oynayamayacağı rol yoktur”
Pola X hariç, her filminde birlikte çalıştığı kült oyuncusu Denis Lavant’ın oyunculuğu ve yıllara yayılan dostlukları için de şunları söyledi: “Denis Lavant’la ilk filmim için oyuncu ararken tanıştım. 20’li yaşlarımızın başındaydık, aynı boyda ve aynı yaştaydık. Birbirimizi çok tanımıyorduk, evlerimizin arasında 200 metre vardı ve karşılaştığımızda sadece selamlaşıyorduk. İlk başta onun iyi bir performans sergileyebileceğinden çok da emin değildim ama bir seneden fazladır onun gibi bir genci arıyordum ve bu yüzden filmin çekimlerini ertelemek zorunda kalmıştım. O dönemde Denis’i seçmemin nedeni, tanıştığım diğer gençlere göre çok daha farklı olmasıydı. Daha sonraki projelerimde de aklıma ilk gelen isim Denis oldu. Şu an daha eskisinden çok daha iyi bir aktör ve Kutsal Motorlar’dan sonra onun oynayamayacağı bir karakterin olmadığını düşünüyorum artık.”
“Kendimi yeniden keşfetme konusunu çok düşünüyorum”
Carax’a sorulan son soru reenkarnasyona inanıp inanmadığıydı. Carax da şu yanıtı verdi: “Reenkarnasyon konusunda çok düşünmedim açıkçası. Asıl, kendimi yeniden keşfetme konusunu çok düşünüyorum. Bu konuda bu kadar çok kafa yormasaydım birçok filmimi yapamazdım diye düşünüyorum. Ben yeni bir film yaptığımda, eski filmleri yapan ben ile aynı insan olmuyorum. Bir sonraki noktaya varmak için yeni bir şeyler deneyimlemiş olmalıyım. Ve inanıyorum ki film kendisini bu yönde anlatıyor; sahip olduğumuz güç ve yeniden kendimizi bulmamız… Bazen bunu yapamıyorum çünkü o kadar güce ve motivasyona sahip olamıyoruz. Belki ölebiliriz ve bir daha kendimizi bulma şansımız olmaz. Bu sinema için de bir gerçek.”
Fransız sineması adına rekor
Fransız Büyükelçiliği’nin katkılarıyla düzenlenen Basın Toplantısı’nda ayrıca Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Laurent Bili ve !f İstanbul’un yönetmeni Serra Ciliv yer aldı.
Çok sayıda basın mensubunun katıldığı toplantıda söz alan Bili, Fransız sinemasının son yıllardaki başarılarından söz etti. Bili, aynı başarının Türkiye’de de yakalandığını, 2012 yılında toplam 43 Fransız filminin gösterime girerek, Türkiye’de ilk defa 1 milyondan fazla seyirciye ulaşıldığını belirtti ve son üç yılın rakamları göz önünde bulundurulduğunda (2009’da 465 bin, 2010’da 376 bin ve 2011’de de 502 bin seyirci) bunun bir rekor olduğunu söyledi.