TRT’de ekranlarında yayınlanan Osmanlı Kıyam dizisinin başarılı oyuncusu Fırat Tanış diziden sürpriz bir şekilde ayrıldı. Diziden ayrılma nedenlerini açık yüreklilikle bir mektupda dile getirdi.
İşte çok konuşulacak mektubun tam metni.
Selam
İçinizden belkide pek çoğu, Pazartesi akşamı yayınlanan Osmanlı Kıyam adlı tv dizisini izlediniz. Daha önce sosyal medya aracılığı ile size duyurduğum gibi Osmanlı Kıyam adlı diziden ayrılıyorum. Yani pazartesi akşamı bu dizide son kez karşınıza çıktım.
Öncelikle beni seven ve ilgiyle takip eden herkesten sonsuz özür diliyorum, ancak birazdan aşağıda anlatacağım ve sizin de apaçık okuyup hak vereceğinize inandığım koşullar, beni böyle bir karar vermek zorunda bıraktı. Diziden böyle vakitsiz ve erken ayrılıp sizleri hayalkırıklığına uğratmak istemezdim. Üzgünüm.
Ayrıca bu ve benzeri durumların Türkiye’de artık sıradanlaştığını, konuşulması gereken daha önemli ya da daha aydınlık şeyler olduğunu düşünenlerden de özür dilerim; çünkü ajanslarda kelle-başı hesabıyla, neredeyse market raflarında pazarlanan, asıl emekçisinin dışında, sanki sağmal hayvanmış gibi, etinden, sütünden, reklamından, gündeminden, magazininden nemalananlara büyük kar getiriyor olmasına rağmen; hala bir iş grubu altında tanımı bile yapılmamış mesleğim için çok büyük önemi var.
İtiraf edeyim ki hayatımda ilk defa böyle, bu maksatla bir yazı yazıyorum. Belki daha önce yazmamı gerektirecek onlarca olay olmasına rağmen, yaşanan tüm tatsızlıkların, arkadaşlık ve karşılıklı iyi ilişkilerle çözüleceğine dair bir umudum hep vardı, fakat bir süredir çeşitli gazetelerde, ayrıldığım bu dizinin yapımcısı Burhan Özkan tarafından, birbirine hiç de denk olmayan imkan ve olanaklarla, hakkımda, kasten başlattığı itibarsızlaştırma ve karalamalara karşı zaman kaybetmeden sizleri konu ve olayla ilgili bilgilendirmek istedim. Artık böyle şeylerin ifşa edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
DİZİDEN AYRILMA KARARI VERMEMİ GEREKTİTEN KOŞULLAR:
1- Projenin yapımcısı Burhan Özkan’ın şifaen anlaştığımız ve vaadettiği tek ve basit bir şeyi, evimin kredi taksitlerini düzenli ve aksatmadan ödeme sözünü, 1, 5 yıl yani 2 sezon boyunca sorunsuz çalıştığım projenin yazılı sözleşmesinin hükümlerine Hiçbir zaman koymaması
2- Bu sebeple yaşadığım evin, bu süre boyunca defalarca icra takibine alınması ve hala icra takibinde olması.
3- Bu koşullar altına çalışmamın anlamsız ve imkansız olduğunu, söylememe rağmen beni sürekli atlatarak ya da oyalayarak, ötelemesi.
4- Olumsuz sağlık koşullarımın ve kronik hastalığımın gerektirdiği yaşama biçimi ve gereklerinden bizzat haberdar olmasına rağmen, bu konuda gerekli özeni göstermeyişi.
5- Her iki sezona ait sözleşmelerde belirtilen, tüm meşguliyet mailllerinde gösterilen ve tedavime ayırılmış süreye, yazılı sözleşmemize ve sözlü hukukumuza uymayarak, bana kasten engel koymak maksadıyla, iş ve set günü koyması
6- Süreç içersinde kendisi ile çalışmayan yahut çalışmak istemeyen meslektaşlarım hakkında uyguladığı ve tanık olduğum mobbing ve bunun zamanla bende oluşurduğu güvensizlik.
7- Bana “paranoyak ve manyak”, demesi; “beni ömür boyu kendisi adına çalıştıracağına” dair, küçük düşürücü ve tahditkar bir biçimde yazılı ifadelerde bulunması sonucu oluşan mobbing.
Bu yazıyı sizlerle paylaştığım için üzgünüm; ancak “söyleyene değil söyletene bakmak lazım”. Kendisinin ya da şirketinin “benim projeyi neden bıraktığıma dair en ufak bir fikrinin olmadığı” yönünde verdiği beyanat kesinlikle doğru değildir. Bu tek koşul kendisine bizzat tarafımdan ve bağlı olduğum eski ajansım aracılığı ile defalarca hatırlatılmıştır. Bahsi geçen koşullarda söz konusu olan ifadelerin tarafımda mesaj ve e-posta halinde tutulduğu bilgisine dahi sahiptir.
Sevgili meslektaşlarım, sevenlerim ve izleyenlerim:
Ben içinde yaklaşık 20 yıldır bulunduğum televizyon piyasasında emek hırsızı olduğunu beyan eden hiçbir yapımcı, görmedim. Hemen hepsi gerek bizlerle ilişkilenme biçimleri, gerek sağladıkları çalışma koşulları ve sosyal güvenlik hakları ile namus abidesi gibi parladıklarını idda eder. Ama iş, çektikleri dizileri dünyaya satıp bize haklı ve helal emeğimizin karşılığını vicdanlı her insana yakışır bir biçimde vermeye; 20 saat gibi gayrı insanı çalışma süreleri sonunda çıkan iş kazalarında ölen, yaralanan, sakat kalan, sağlığı bozulan, ötelenen, itelenen iş ve çalışma arkadaşlarımızın en temel sosyal haklarını kaşılamaya, şifaen verdikleri sözleri kağıt üzerinde yazmaya gelince değişir. Bunun dışındaki tüm zamanlarda onların,sanki Das Kapital kendilerine vahiy olmuş bir devrimci gibi konuştuklarına, atıp tuttuklarına tanık olursunuz. Her kim ki öz emeğin ne anlama geldiğini bilir ve bunu ona hatırlatırsa elindeki tüm sosyal argüman ve araçlarla onu toplum önünde hastalıklı, elit, düşkün, aciz olduğu yönünde saldırarak kendi vicdani olmayan değerlerini sümen altı etmeye ve bizleri linç etmeye çalışırlar. Gün gibi açık bu durum kendilerine hatırlatıldığında da “paranoyak ve manyak” olmakla suçlanırsınız. Çok uzak olmayan bir gelecekte bize sağlanacak yasal bir düzenleme ile haklarımız anayasal olarak korunma altına alınmaya başladığında ve babaları çalışmış gibi hoyratça dünyaya sattıkları projelerin haklı ve helal karşılığını bizlere iade etme günü geldiğinde, masanın karşısında bu gibi kişilere ilk elimi sallayan ben olacağım. Çalışma hayatım boyunca bunun tam aksi olarak davrandıklarına samimiyetle kanaat getirdiklerimi tüm bu sözlerimden tenzih ediyorum. Onlar zaten kim olduklarını bilenlerdir.
Sevgili oyuncu adayı ve oyuncu arkadaşlar, meslektaşlarım ve yol arkadaşlarım.
Sizlere gelecek, para, şöhret, yetenek, aidiyet, güvenlik, itibar vaadeden yahut etmeyen hiçbir oyuncu ajansına veya ajans sahibine, karşılığı ve sonucu ne olursa olsun itibar etmenizi; takdir ettiğinize inandığım bir arkadaşınız, bir abiniz olarak, tavsiye etmiyorum. Sizler kelle hesabı yapılarak yapımcılara pazarlanacak koyunlar değil; her biriniz dünyanın gözünde hayranlık uyandıracak, insanları ve halkları peşinden sürükleyecek güce, tutkuya ve akla sahip değerlersiniz. Hiç bir ajans sizin daha iyi, daha usta biroyuncu olmanızı sağlamaz. Sosyal güvenliğinizi teminat altına almak ve kurumsal bir aidiyet dugusu hissetmek içiin Oyuncular Sendikası üyesi olmanız yeterli. Sendika sizlere bir oyunculuk ajansının vaadettiği tüm şeyleri ve fazlasını sadece ödediğiniz çok az aidat karşılığında sağlıyor.
Yetenek, aidiyet, güvenlik, itibar, şöhret ve hatta para çok çalışarak kazanılmaz. Tüm bunları kazanmak için çok çalışarak, ancak köle olursunuz. Kişisel farkındalığınız ve ayıklığınız dışında hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Bunlara yatırım yapmanızı tavsiye ederim.
Vakit ayırıp bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim.